Elif ŞAFAK
BUGÜNLERDE kendime daha sık sorar oldum bu soruyu: Dünyaya neler oluyor? Hani hızlı, çalkantılı zamanlarda yaşıyoruz.
Orası kesin. Baksanıza, hiç monotonluk yok. Her gün yeni bir hengâme. Ne var ki, akordu bozulmuş bir gitar gibiyiz.
Ya da uyumsuz bir koro. "Demokrasi", sözlerini ezbere bildiğimiz eski bir şarkı. Ama iyi söyleyemiyoruz.
Detone, bozuk, akordu kaymış vaziyette.
Ulusal ve uluslararası basın hararetle Wikileaks sızıntılarını konuşadursun, insanlık adeta bir uçtan bir uca savrulmakta. bilgi kimsenin tekelinde değil. Kimsenin tapulu malı değil. İnternet çağında bilgiler şeffaf. Hiçbir ülke yalıtılmış değil.
En sıradan görünen insandan en yetkili uzmana herkesin söz sahibi olduğu ya da olabileceği bir dünyada yaşıyoruz. Kafaları karıştıran da bu. Bu kadar çok aktörlü, çoksesli bir piyeste oynamamıştı daha evvel hiç kimse.
Belgeler bir tarafa, işin doğruluğu yanlışlığı bir yana, ben esas Batı'dan ve Doğu'dan gelen tepkilere bakıyorum.
Bir de tartışmanın tam orta yerinde duran insana: Julian Assange.
Bir romancı için onun kadar renkli bir roman karakteri az bulunur herhalde. Geçmişi muammalarla dolu, annesiyle ilişkisi son derece duygusal, yaşı bile tam bilinmeyen, tüm dünya liderlerini
karşısına alabilecek kadar anarşist ruhlu, yalnız, yabani bir adam.
Bir gün İzlanda'da, bir gün Uganda. Daima göçebe. Kaçak. Muamma. Her romancının hikâyesini yazmak isteyeceği karakter.
Gelelim tepkilere: Amerika'da muhafazakâr Cumhuriyetçilerin seçilemeyen başkan adaylarından Mike Huckabee, Wikileaks belgelerini sızdıran Julian Assange'nin idam edilmesini açık açık istedi.
Gene parti içinde yükselen isimlerden Sarah Palin de belli ki aynı fikirde. Assange'nin yakalanmasını, gerekirse "vurulmasını" talep etti.
Her zaman barışçıl, sakin kültürüyle ve söylemiyle tanınan Kanada bile katıldı bu kervana. Başbakanın danışmanlarından Tom Flanagan, Kanada televizyonuna verdiği açıklamada, "Assange öldürülmeli" diyor: "Eğer ortadan kaybolursa hiç üzülmem."
Hayretle izliyorum. Bir aşırılıktır gidiyor. Bir savaş çığırtkanlığı. Tek bir bireye karşı. Bir insan hakkında ölüm fetvası çıkarılıyor.
Üstelik bu yorumları yapan kişiler sokaktan, sıradan vatandaşlar değil. Meydanlarda toplanan galeyana gelmiş kalabalıklar değil. Batı siyasetinin üst kademelerinde yer alan kişiler. Nasıl bu kadar sert tepki verebiliyorlar? Nasıl oluyor da ölüm fetvası çıkarabiliyorlar?
Muhafazakâr-tepkisel siyasetçilerin görmediği bir nokta var: Batı'da ve Doğu'da, bilhassa gençler arasında Julian Assange'yi takip ve merak eden çok geniş bir kesim var.
Onların gözünde Assange otoriteye, hiyerarşilere başkaldıran bir kahraman. Geçen yüzyılda Che Guevara bir anti-otorite sembolü haline gelmişti; yeni yüzyılda ise Assange sembolleştiriliyor, kahramanlaştırılıyor.
Bir uçtan bir uca savruluyor dünya.
Julian Assange, demokrasinin tam olarak işlemediği bir dünyanın boşlukları ve aksaklıkları üzerine konumlandırdı kendini.
Eğer dünya liderleri ona antidemokratik bir şekilde ve şiddetle cevap verirse, yarın başka Assange'ler çıkacaktır. Her zaman olduğu gibi, aşırılık, aşırılığı doğurur.
Haber türk
BUGÜNLERDE kendime daha sık sorar oldum bu soruyu: Dünyaya neler oluyor? Hani hızlı, çalkantılı zamanlarda yaşıyoruz.
Orası kesin. Baksanıza, hiç monotonluk yok. Her gün yeni bir hengâme. Ne var ki, akordu bozulmuş bir gitar gibiyiz.
Ya da uyumsuz bir koro. "Demokrasi", sözlerini ezbere bildiğimiz eski bir şarkı. Ama iyi söyleyemiyoruz.
Detone, bozuk, akordu kaymış vaziyette.
Ulusal ve uluslararası basın hararetle Wikileaks sızıntılarını konuşadursun, insanlık adeta bir uçtan bir uca savrulmakta. bilgi kimsenin tekelinde değil. Kimsenin tapulu malı değil. İnternet çağında bilgiler şeffaf. Hiçbir ülke yalıtılmış değil.
En sıradan görünen insandan en yetkili uzmana herkesin söz sahibi olduğu ya da olabileceği bir dünyada yaşıyoruz. Kafaları karıştıran da bu. Bu kadar çok aktörlü, çoksesli bir piyeste oynamamıştı daha evvel hiç kimse.
Belgeler bir tarafa, işin doğruluğu yanlışlığı bir yana, ben esas Batı'dan ve Doğu'dan gelen tepkilere bakıyorum.
Bir de tartışmanın tam orta yerinde duran insana: Julian Assange.
Bir romancı için onun kadar renkli bir roman karakteri az bulunur herhalde. Geçmişi muammalarla dolu, annesiyle ilişkisi son derece duygusal, yaşı bile tam bilinmeyen, tüm dünya liderlerini
karşısına alabilecek kadar anarşist ruhlu, yalnız, yabani bir adam.
Bir gün İzlanda'da, bir gün Uganda. Daima göçebe. Kaçak. Muamma. Her romancının hikâyesini yazmak isteyeceği karakter.
Gelelim tepkilere: Amerika'da muhafazakâr Cumhuriyetçilerin seçilemeyen başkan adaylarından Mike Huckabee, Wikileaks belgelerini sızdıran Julian Assange'nin idam edilmesini açık açık istedi.
Gene parti içinde yükselen isimlerden Sarah Palin de belli ki aynı fikirde. Assange'nin yakalanmasını, gerekirse "vurulmasını" talep etti.
Her zaman barışçıl, sakin kültürüyle ve söylemiyle tanınan Kanada bile katıldı bu kervana. Başbakanın danışmanlarından Tom Flanagan, Kanada televizyonuna verdiği açıklamada, "Assange öldürülmeli" diyor: "Eğer ortadan kaybolursa hiç üzülmem."
Hayretle izliyorum. Bir aşırılıktır gidiyor. Bir savaş çığırtkanlığı. Tek bir bireye karşı. Bir insan hakkında ölüm fetvası çıkarılıyor.
Üstelik bu yorumları yapan kişiler sokaktan, sıradan vatandaşlar değil. Meydanlarda toplanan galeyana gelmiş kalabalıklar değil. Batı siyasetinin üst kademelerinde yer alan kişiler. Nasıl bu kadar sert tepki verebiliyorlar? Nasıl oluyor da ölüm fetvası çıkarabiliyorlar?
Muhafazakâr-tepkisel siyasetçilerin görmediği bir nokta var: Batı'da ve Doğu'da, bilhassa gençler arasında Julian Assange'yi takip ve merak eden çok geniş bir kesim var.
Onların gözünde Assange otoriteye, hiyerarşilere başkaldıran bir kahraman. Geçen yüzyılda Che Guevara bir anti-otorite sembolü haline gelmişti; yeni yüzyılda ise Assange sembolleştiriliyor, kahramanlaştırılıyor.
Bir uçtan bir uca savruluyor dünya.
Julian Assange, demokrasinin tam olarak işlemediği bir dünyanın boşlukları ve aksaklıkları üzerine konumlandırdı kendini.
Eğer dünya liderleri ona antidemokratik bir şekilde ve şiddetle cevap verirse, yarın başka Assange'ler çıkacaktır. Her zaman olduğu gibi, aşırılık, aşırılığı doğurur.
Haber türk