Əlif Şəfəq. Miqren - yazar xəstəliyi

Əlif Şəfəq

Əlif Şəfəq


Miqren

MİGREN! Herhalde hayatımdaki en esrarengiz kelime. Bir türlü çözemediğim, boyutlarını kavrayamadığım.

Bazen migrenle yaşamayı öğrendim sanıyorum. Huyunu suyunu anladım artık diyorum. Oysa her seferinde şaşırtmaya devam ediyor.

Beyninin yarısı, öteki yarısına isyan eder aniden. Durup dururken. Bir de bakmışsın içeride, benliğinde ahenk kalmamış.

Sebepsiz, yok yere. Ne zaman gene bir migren atağı başlasa hep bunu merak ederim. Sendeki "birlik" duygusunu kırar migren.

Kendini bir bütün olarak algılayamazsın. İkiye bölünürsün tam orta yerden. Yer kabuğu çatlar.

Bir yarın kuzey küre olur; bir yanın güney küre. Bir yanın gelişmiş Kuzey Avrupa ülkeleri gibi; refah devleti, parlamenter demokrasi, kişi başına düşen milli gelir hayli yüksek, müreffeh ve mütebessim.

Bu arada öteki yanın üçüncü dünya ülkesi olarak kalır; aç, perişan, mutsuz; ezim ezim ezilir gaddar bir diktatörün elinde.

Migren krizi boyunca bir tarafın bahar olur, çiçekler açar; bir tarafın kış kesilir, bir kuru ayaz eser ruhunda, donarsın.

Bir yanda gündüz, ışıl ışıl; beri yanda zifiri gece. Ve gece, gündüze bakar uzaktan, anlayamadan.

Migren bireyi kendi içinde kıtalara, uygarlıklara, mevsimlere ayırır. İnsanı kendinden uzaklaştırır.

Yirmili yaşlarımın son çeyreğine kadar migren nedir bilmezdim.

Soyut bir kavramdan ibaretti. Sonradan girdi hayatıma. Zoraki bir misafir gibi geldi çöreklendi baş koltuğa. Mecburen buyur ettim. Epey bir süre sebebini anlamaya çalıştım.

Sebeplerle beraber dermanı da bulmaya. Bu konuda ne bulduysam okudum, hâlâ da okurum merakla. Migrenin kendisi muamma ama literatürü hayli geniş.

Oku, oku, bitmiyor. Ne hikmetse, bunca araştırma, bunca testten sonra, hâlâ kimse çözemiyor.

"Çikolatadan uzak dur" dediler, ben ki çikolata ağzıma sürmem. "Aşırı parfüm kullanma" dediler, aşırıya kaçmam.

Yeme dedikleri gıdaların çoğunu zaten tüketmem. "Fazla ışık bir başka sebep" dediler, öteden beri sevmem. Migreni tetikleyen sebepler listesine kanmayın; çünkü çok eksik. Bilgi vermekten ziyade fikir veriyor, o kadar.

Otuzların başından beri artık "misafir" gözüyle bakamıyorum migrene, gideceği yok galiba.

Virginia Woolf

Dünyaca ünlü yazar Lewis Carroll, hayatı boyunca vahim baş ağrılarından dert yandı.

Hatta bugün edebiyat çevrelerinde, "Alis Harikalar Diyarında" kitabının, yazarın krizler esnasında gördüğü ışık ve desen oyunlarından kaynaklandığı konuşuluyor.
Virginia Woolf bir başka meşhur migren hastası.

Keza Don Kişot'un yazarı Miguel Cervantes. 19. yüzyılın önemli kadın kalemşorlarından Emily Dickinson'ın migrene adadığı bir şiiri var.

Listede Van Gogh baş sıralarda. Kronik migren ataklarıyla el ele giden eskizleri, tabloları. Keza Sigmund Freud ve Nietzsche, her ikisi de iflah olmaz migren hastaları.

Yazarların ya da sanatçıların baş ağrılarına yakalanmaya daha eğilimli olduğunu iddia edenler var.

Bir başka yaygın kanıya göre, kadınlar migrenden daha çok çekiyor; çünkü daha duygusallar! Erkeklerde oran yüzde 6 iken kadınlarda yüzde 17, neredeyse üç katı. Hem kadın hem yazar iseniz, geçmiş olsun, o zaman!

Dedim ya, migren, hayatımdaki en esrarengiz kelime, bir türlü anlayamadığım.

Habertürk